Ana içeriğe atla

sodom ve gomorra

  • halbuki ben onun, bir aile sahibi olmanın dışında bütün kusurlara sahip olabileceğini düşünmüştüm
  • Ne var ki, geleceği bazen farkına varmadan içimizde taşırız, yalan zannettiğimiz sözlerimiz, yakın gelecekteki bir gerçekliği tasvir eder.
  • Bir şaheseri bozmak, yaratmaktan çok daha zordur.
  • komik olmayan sözlerine böyle kahkaha ile gülen insanlar, bu şekilde üstlerine aldıkları gülmeye katılma yükümlülüğünden bizi kurtarmış olurlar.
  • Sevgi bittikten sonra bile, sevmiş olmak tamamen anlamsız değildir, çünkü daima başkalarının anlayamadığı nedenlerle sevilir.
  • en somut yorgunluğun bile, özellikle sinirli insanlarda, bir bölümü, dikkate bağlıdır ve sadece hafıza tarafından sürdürülür. Yorulmaktan korktuğumuz an, birdenbire bitkin düşeriz; yorgunluğu atmak için, unutmak yeterlidir.
  • Asıl zevk, uğruna bir başkasından vazgeçilendir.
  • Sebebi ister yaşlılık olsun, ister hastalık, belirli zayıflık düzeyinde, uyku feda edilerek, alışkanlıkların dışında yaşanan bir zevk, düzendeki en ufak bozulma, bir sıkıntı haline gelir.
  • En tehlikeli gizlilik, kabahatin kendisinin, suçlunun zihninde gizlenmesidir
  • bekleyiş içinde olduğumuz zaman, sesleri toplayan kulaktan, sınıflandırıp çözümleyen zihne ve oradan da, sonuçları bildirdiği kalbe yapılan çifte yolculuk o kadar süretlidir ki, süresini farkedemeyiz bile, doğrudan kalbimizle dinliyormuşuz gibi gelir bize.
  • Sözü en çok dinlenen hekim, hastalıktır; iyiliğe, bilgiye söz veririz sadece; acıya ise boyun eğeriz.
  • seçtiğimiz hazlar, eğer gerçekleşecekleri kesinse, onları beklerken hoşa gitmeye çalışmanın tembelliğine ve sevmenin imkansızlığına kendimizi adayabilirsek, uzakta da olabilirler.
  • salt hayalgücü, hiçbir zaman hafıza kadar bencillik içermez
  • Bu büyük, lüks otel bir tiyatrı gibi düzenlenmişti ve kalabalık bir figüran kadrosu, sahne üstüne varıncaya kadar her yeri hareketlendiriyordu. Müşteriler, sadece birer seyirci oldukları halde, oyuncuların bir sahneyi seyircilerin arasında oynadığı tiyatrolardaki gibi değil de, seyircilerin hayatı, sahnenin şatafatı içinde geçiyormuşçasına, temsile sürekli katılıyorlardı.
  • Yüzündeki ifadeler, sanki sadece benim için yaratılmış bir lisanda yazılmışlardı; o benim hayatımdaki her şeydi, diğer insanlar, ona bağlı olarak, onun kendileri hakkında bana bildireceği değerlendirmeye bağlı olarak vardılar sadece; ama yo, hayır, ilişkimiz o kadar geçici olmuştu ki, tesadüfi olması imkansızdı. O beni tanımıyor artık, bense onu bir daha hiç görmeyeceğim. Biz sadece ve sadece birbirimiz için yaratılmamıştık, o bir yabancıydı.
  • Adalet'in imkansız bir şey olması için, .... gibi haklı olanların, haksız da olmaları gerekir.
  • bir zamanlar kasten bakmadığım unsurları yakalamak üzere eğitilmiş olan gözlerim, ilk yıl bakmayı bilmedikleri şeyleri uzun uzun seyrettiği için.
  • Prensip olarak hükümdarlar her yerde kendi evlerindedirler
  • Şüphesiz, insanların, en çok sevdiğimiz insanların bile, bizden etrafa yayılan hüzünden veya öfkeden bıktıkları olur. Ama bir insanın asla ulaşamayacağı bir kızdırma yeteneğine sahip olan bir şey varsa o da piyanodur.
  • büyük tensel yorgunlukları izleyen, burada incelenmesi yersiz olacak dönüşüm kuralları, hayali geçici bir bunaklığımız üzerinde dolaşıp duran kadının, aslında alnından öpmekle yetineceğimiz bir kadın olmasına yol açar.
  • Nasıl ki kitaplar sayesinde bilim, işini bitiridiği andan itibaren işçi olmaktan çokan bir işçi için ulaşılır bir şeyse, aynı şekilde zarafet de, hası şapka ve eldiven sayesinde, o akşam artık müşterileri asansörle çıkarıp indirmeyecek olan ve kendini, gömleğini çıkarmış genç bir cerrah veya üniformasız bir astsubay gibi, kusursuz bir yüksek sosyete mensubu olarak gören asansörcü çocuk için ulaşılır hale geliyordu.
  • ne var ki insanlar, biz kendilerini tanıdıkça tahrip edici bir karışıma batırılan bir maden gibi, yavaş yavaş, gözümüzün önünde meziyetlerini (bazen de kusurlarını) kaybederler.
  • Bir hatalarını yakaladığımızda gülmeye başlayan kişilere asla öfkelenmememiz gerekir. Gülmeleri alay ettiklerinden değil, bizim hoşnutsuzluğumuzdan korkup tir tir titremelerindendir.
  • Ne var ki nezaket herkeste aynı şekilde tezahür bulmaz. Eğitim yoluyla yüksek sosyete mensuplarının sabit görgü kurallarına bağlanmamış olan ..., sergileme fırsatı buluncaya kadar karşısındakilerin bilmediği, inkar ettiği bir iyi niyetle doluydu.
  • ama en şiddetli acıları, tıpkı belli bir süre sonra etkisini gösteren kimi zehirlenmelerde olduğu gibi, hemen hissetmedim.
  • Şüphesiz bir insanın güzelliği, aşka, "Hayır, bu gece serbest değilim," türünden bir cümle kadar sık sebebiyet vermez. Eğer arkadaşlar arasındaysak, böyle bir cümlenin pek üzerinde durmayız; gece boyunca neşemiz devam eder, kafamız belirli bir görüntüyle meşgul olmaz; söz konusu görüntü, bu süre boyunca gerekli bileşimin içinde durur; eve döndüğümüzde, klişeyi banyo edilmiş halde, son derece net olarak karşımızda buluruz. Hayatın, artık bir gün önce bir hiç uğruna vazgeçebileceğimiz hayat olmadığınız farkederiz, çünkü ölümden hala korkmasak da, ayrılığı düşünmeye cesaretimiz kalmamıştır.
  • kuramlar ve akımlar, mikroplar ve kan hücreleri gibi, birbirlerini yerler ve savaşarak hayatın devamını sağlarlar.
  • Organlar, kendilerine duyulan ihtiyacın artıp azalmasına bağlı olarak körelir, güçlenir veya hassaslaşır. Demiryolları varolduğundan beri, trenleri kaçırmamak için, dakikaları hesaba katmayı öğrendik, oysa hem astronominin daha az gelişmiş olduğu, hem de hayatın bu kadar sürat gerektirmediği eski Romalılarda, değil dakika, kesin saat kavramı bile pek yoktu.
  • Alkolün etkisi, hiç vakit geçirmeden, arzumla eylem arasındaki, kapatılması imkansız mesafenin yerine, ikisini birleştiren bir çizgi çekiyordu.
  • mutluluğa asla bütünüyle sahip olunamayacağını ve henüz bu eksikliğin, mutluluğu veren değil, yaşayan kişiden kaynaklandığının keşfedilmediği
  • Belli bir yaştan sonra, benliğimizde farklı gelişimler olsa da, kendimize daha çok benzedikçe, ailevi özellikler de iyice belirginleşir. Çünkü tabiat, dokuduğu halının deseninde uyumuz gözetmekle birlikte, nakşettiği figürlerin farklılığı sayesinde bütünün tekdüzeliğini kırar.
  • soylu bir beyefendi, kendisine pek önem vermeyen mütevazi insanları değil, kim olduğunu bilen seçkinleri etkiler.
  • Hiç şüphesiz, kaderin daima bizden esirgediği sevilmenin hoşluğu hakkında herkes yalan söyler, ama biz kendisini sevmediğimiz halde bizi seven kişinin, gözümüze çekilmez biri olarak görünmesi, etki alanı katiyen ...'lerle sınırlı olmayan, genel bir kuraldır. Bizi seviyor diye değil, bize musallat oluyor diye tanımladığımız bir kişiye, bir kadına, onun cazibesine de, sevimliliğine de, zekasına da sahip olmayan herhangi birisinin arkadaşlığını tercih ederiz. Söz konusu kadın, bizim gözümüzde, bu özelliklerine, ancak bizi sevmekten vazgeçtikten sonra kavuşabilir.
  • kendi tanıdıklarının ünlü olduğunu ve kızlarının şan hocasının adını herkesin bildiğini zanneden insanların saf gururuyla
  • Hep birkaç yoksul olmalı ki, ben şimdi zengin olmuşken biraz onların ağzına edebileyim.
  • Bu evdeki eşyalar, insan olma, insanlar da, dost ve düşman olma eğilimindedir.
  • Nasıl ki yorulduğumuzu hatıladığımızda, yorgunluğumuzu şiddetle hissedersek, "Dinlendim," demek de, dinlenmişlik duygusunu yaratmak için yeterlidir.
  • içtenlikle ibadet edildiği sürece, bütün dinler iyidir.
  • kadınların hepsi sinir hastasıdır.
  • Hayatta kimseden bir şey kabul etmedim. Bu sayede en ufak bir teşekkür borçlu olduğum tek bir kişi bile yok.
  • erişemediği üzüme koruk diyerek
  • Her şeyden önce, paranın rengi olmadığı doğru değildir. Kullanıla kullanıla kararmış paralar, değişik bir yöntemle kazanıldığında gıcır gıcır olurlar. ... gerçekten de ders vermeye gitse, muhtemel kız öğrenciden akacağı 2 Louis altını, ....'in vereceği 2 Louis altınından farklı bir etki bırakırdı üzerinde.
  • O günden itibaren, takvim değişti, günler şöyle sayılıyordu: "Hindileri kendi ellerimle kestiğimin ertesi günü," "Müdür beyin hindileri kendi elleriyle kestiğinden tam bir hafta sonra."
  • İnsanlar, kendilerinin sıyrılmaya çalıştığı özellikleri korumuş olan akrabalarını yabacılara göstermekten hoşlanmazlar.
  • Bir perhize katlanmaktan daha zor bir şey varsa, o da bu perhizi başkalarına dayatmamaktır.
  • yediği bir darbe sonucunda sıçrayarak, kendi çabasıyla asla yükselemeyeceği bir noktaya ulaşan adam
  • Her kıskançlık kendine hastır ve kendisini doğuran kişinin damgasını taşır.
  • Kendi başkalaşımlarımı nesnelerin ayrılığıyla karşılaştırarak kavrıyordum. Oysa tıpkı insanlara alışmamız gibi nesnelere de alışırız, sonra, aynı nesnelerin daha önce taşıdığı farklı anlamı, ardından, bütün anlamlarını kaybettiklerinde şahit oldukları, bugünkünden çok farklı olayları, aynı tavan altında, aynı camekanlı kitaplıklar arasında oynanan farklı sahneleri ansızın hatırladığımızda, bu farklılığın işaret ettiği gönül ve hayat değişimleri, mekanın tekliği ile pekişen değişmez dekorun sürekliliği tarafından iyice vurgulanır.
  • böyle bir kederi, ancak bir deli, sürekli ve kalıcı bir hale getirir, bütün hayatına yayabilirdi.
  • Aslında, en çok aşık olduğum sevgililerim, onlara beslediğim aşkla asla çakışmamışlardır. Ben onları görebilmek, sadece benim olmalarını sağlama için her şeyden vazgeçtiğime, bir akşam kendilerini boş yere bekleyecek olsam, hıçkırarak ağladığıma göre, bu aşk, gerçekti. Ama onlar, bu aşkın sureti olmaktan çok, aşkı doğurup doruğa ulaştırma gücüne sahiptiler. Onlara baktığımda, onları dinlediğimde, kendilerinde bu aşka benzeyen, bu aşkı açıklayabilecek hiçbir şey bulamazdım. Buna rağmen, benim için tek mutluluk, onları görmek, tek üzüntü, onları beklemekti. Sanki kendileriyle hiçbir alakası olmayan bir etki gücü, doğa tarafından onlara ayrıca eklenmişti ve elektiriğe benzeyen bu gücün üzerimdeki etkisi, aşkımı harekete geçirmek, yani bütün davranışlarımı yönetmek ve bütün ıstıraplarımın kaynağı olmaktı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ekinler dize kadar

1. Ekinler dize kadar, fener gel bize kadar Sana bir şey göstersem, kasıktan dize kadar Al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın... 2. Çıktım taşın üstüne, açtım bacaklarımı Altımdan geçen fener, yesin ta.aklarımı Al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın... 3. Portakal soyulur mu, tadına doyulur mu Fener sana bi koysam, fizandan duyulur mu Al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın.. 4. Mektup mektup içinde, mektup zarfın içinde Dur oynaşma fenerbahçe, azcık kalsın içinde Al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın... 5. Fenermiş onun adı, severmiş büyük malı Ne yapsın yavru serçe alışmış koca .ike Al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın... 6. Gittik biz kadiköye, koyduk fenerbahçeye Bakirelik gidince, düştü genel evlere Al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın... 7. Fener demek g.t demek, herkese veren demek Bizim başımız kel mi, bize de vermen gerek Al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın... 8. Fenerim kapı gibi, aspirin hapı gibi Akşamda

Kırık Kalpler Bankası

İhvanımız sormuş bize Demiş kimdir muradınız Biz gizleriz, açık olmaz Kendin açar, muradımız Sözü nefesten uçuran Aslanı kafesten kaçıran Kalbi, tertemiz getiren Odur bizim muradımız Hırsız iken çalmam desin Âlim iken bilmem desin Aşık olsun, sevmem desin Budur bizim muradımız

Bizim Büyük Çaresizliğimiz

*  Tamam, Ben Nihal’e aşıktım! Ama bunu ona söyleyemezdim.  Çünkü aşklar eşitler arasında yaşanır.  Eşit değilseler bir taraf diğerinin esiri olur, diğeri de ona eserim diye bakar.  Çetin işte böyle beni biraz olsun rahatlatacak genellemelere ihtiyacım vardı. Durumun genel bir duruma uyması iyi gelecekti sanki bana. * Aşk eşitler arasında yaşanır .  Kötü sonun, kavuşamamanın vereceği rahatlığı, iç huzurunu beklerken... * Oysa asıl eşit olmayanların arasındaki aşktı. Kavuşamamaktan doğar çünkü aşk, imkansızlıkla beslenir. * Benden okumak için kitap önermemi isteyenlerin kalbimi de istediklerini sanıyordum; hala öyle! * Seninle konuşmanın özel grameri: Hemen hemen her cümle 'Hatırlıyor musun?' sorusuyla biter, ortak geçmişimizin g'si büyük yazılır, eylemlerimizin kipi daima güzel geçmiş zamandır ve Çetin ile Ender'i birbirine bağlayan bağlaçlar saymakla bitmez.  * Bütün tatlar ekşi, bütün kokular kesif, bütün hisler fani... * Sana doğru yuvarlanan yumağın kedi