Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Team Work-The Hare And The Tortoise

Once upon a time a tortoise and a hare had an argument about who was faster. They decided to settle the argument with a race. They agreed on a route and started off the race. The hare shot ahead and ran briskly for some time. Then seeing that he was far ahead of the tortoise, he thought he'd sit under a tree for some time and relax before continuing the race. He sat under the tree and soon fell asleep. The tortoise plodding on overtook him and soon finished the race, emerging as the undisputed champ. The hare woke up and realized that he'd lost the race. The moral of the story is that slow and steady wins the race. This is the version of the story that we've all grown up with. But then recently, someone told me a more interesting version of this story. It continues. The hare was disappointed at losing the race and he did some soul-searching. He realized that he'd lost the race only because he had been overconfident, careless and lax. If he had not taken things for grant

geçit yok

bağdatlı'yız, bağdat'tayız, bağdat'lıyız bağdat'ta düşünce bombalar adımız meçhule kalır adımız meçhul yanar kavrulur bedenimiz sevdiklerimiz yanar kavrulur külümüz kalır geriye rüzgarda savrulur sözümüz kalır bir de öfkemiz, bir de öfkemiz, bir de öfkemiz öfkeliyiz kül savrulur, söz kalır, öfke büyür büyüyor bağdatlı'yız, bağdat'tayız, dünyanın her yanındayız bu kan denizinin dalgalarıyla yankileri boğacağız bağdatlı'yız, bağdat'tayız, bağdat'tayız, her yandayız geçit yok, isyan var emperyalizme karşı katlettiğin yetti artık, yetti artık, yetti geçit yok, isyan var emperyalizme karşı söndürdüğün ocaklar yetti artık, yetti, yetti yetmez artık bombaların durduramaz bu seli sorulacak bir hesap var yetti artık yetti atılan bombanın bir hesabı olacak olmalı yetti artık, yetti bu hesap vakti geldi bombalanan topraklarda yakılan hayatların söyleyecekleri bitmedi daha bitmeyecek bombalanan insanlarımız adına da haykırıyoruz bir kez daha katil amerika önce g

Dinler ve Tanrı kavramı hakkında filozoflar ne diyor?

* Bence Tanrı dürüst ve erdemli bir ateisti, her sözü Tanrı, Tanrı, Tanrı olan ve her yaptığı iş rezil, rezil, rezil olan bir TV vaizine tercih ederdi. Isaac Asimov * Ölümün bir hiçlik olmasını bekliyorum ve beni ölüm korkusundan kurtardığı için ateizme şükran duyuyorum. * Bilginin kısa yolu olduğu iddia edilen iman, sadece aklı yok etmenin kısa yoludur. Ayn Rand * Ahlaki kesinlik her zaman kültürel geriliğin işaretidir. Kişi ne kadar az uygarsa, tam olarak neyin doğru, neyin yanlış olduğundan o kadar emindir. İnsanlığın tüm ilerlemesi, ahlaki alanda bile, şu anki ahlaki değerleri körce savunup, başkalarına zorla uygulatmaya çalışanların değil, bu ahlaki değerlerden şüphe edenlerin eseridir. Gerçekten uygar bir insan, sadece bu alanda değil, her alanda her zaman şüpheci ve hoşgörülüdür. Onun kültürü 'Tam emin değilim.' cümlesine dayanır. * Mark Twain Gelişmiş toplumlar dindar oldukları için değil dine rağmen gelişmiştir. Benim inanmadığım bir dine inananları kafir saymanın raha

kaytarmak

* Her boyayı boyadın bi fıstık yeşili kaldı. * Yellenirken altımıza doldurmayalım. * Lafı uzatanlara ne yapmak lazım diye Farabi'ye sormuşlar. "Uzun konuşanı kısa dinlemeli..." demiş. * Hayat aldığımız soluklarla değil, soluk kesen anlarla ölçülür. * Herkesin 1 hikayesi vardır ve kendine değerlidir. Eğer insanların hikayelerini bilip anlayabilirsen insanlara daha anlayışlı olabilirsin. * Her evli erkek kasıragalara neden kadın adı verildiğini bilir. * Uçurtmalar, rüzgar gücüyle değil, o güce karşı koydukları için yükselirler. W. Churchill * Bazı insanlarla yakınlığımızı dostluğundan yararlanmak için değil, düşmanlığından korunmak için sürdürürüz. * Gözyaşı, kadının makineli tüfeği, hedefi ise erkeğinin kalbidir. W.S. Maugham * Bir kadının su fırçasında, beyaz saç tellerini farketmesinden daha kötüsü ne olabilir? Kocasının ceketinde sarı saç telleri bulması. * Baba, konuştuğumuz dile neden anadil diyoruz? - Çünkü devamlı anneler konuşuyor. * İş ortamında yoğunluktan öğrenm

sarışın

Çok güzel kızıl saclı bir bayan doktorun muayenehanesine girer ve her yerinin çok ağrıdığını söyler. - Doktor, 'İmkansız insanın her yeri ağrımaz, lütfen ağrıyan yerlerinizi gösterin bana'. Kızıl saçlı bayan işaret parmağını uzatır sol göğsüne bastırır ve çığlık atar, sonra dirseğine bastırır bu sefer daha fazla acıyla bağırır. Dizine bastırır ve çığlık atar, ayak bileğine bastırır aynı şekilde. Neresine dokunsa çığlık atmaktadır. - Doktor, 'Gerçek kızıl değilsiniz değil mi? - Bayan 'Evet, kızıl değilim, aslında sarışınım' - Doktor 'Tahmin etmiştim zaten, sadece işaret parmağınız kırık' *****************

Hadisi şerif

* İnsanların Peygamber'den öğrendikleri sözlerden biri de: 'Utanmadıktan sonra dilediğini yap' sözüdür. * Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. * İman yetmiş küsür derecedir. En üstünü 'La ilahe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)' sözüdür. En düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandır. * Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. * Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olmaz. * İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi gerçekten sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. * (Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen de sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. * Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama

Türk cehennemi

Dört arkadaş aynı araçla yolculuk ederken trafik kazasında ölür. Azrail: —Türk cehennemine mi? Yoksa Avrupa cehennemine mi gitmek istersiniz? Şaşıran dört kafadardan biri: —Fark nedir? Azrail: — Avrupa cehenneminde her gün bir kepçe, Türk cehenneminde her gün bir kova bok yersiniz!! Üç tanesi: — Biz Türk doğduk, Türk ölürüz! Bir tanesi ise uyanıktır, Avrupa cehennemini seçer. Aradan epey zaman geçer. Avrupa cehennemindeki adam artık kepçe kepçe yemekten bıkmıştır, arkadaşlarının durumunu merak eder, hallerini görmek için ziyaretlerine gider. Oysa onlar halay çekerek, sen şakrak gülerek karşılarlar onu. Dayanamaz sorar: — Ben bir kepçesini hazmedemezken siz her gün bir kova bok yiyip nasıl bu kadar neşeli olursunuz? — Oğlum, oğlum! Burası Türk cehennemi, bir gün bok olur kova olmaz, bir gün kova olur bok olmaz, bir gün görevli işe gelmez, gelen her boka karışır, anlayacağın 3 aydır bir bok yediğimiz yok!.. ***************************************

Kaptan Bravo

Günün birinde acik denizlerde yol alirken, gözcü seslenmis diregin tepesinden, "heyyoooo, uzakta bir korsan gemisi göründüüüüü..." Bunun üzerine tüm mürettebat dehset icinde saga sola kosusturmaya baslamis. Kaptan Bravo sakin bir sesle yardimcisina seslenmis, "bana kirmizi gömlegimi getirin." Yardimci derhal kaptanin kirmizi gömlegini getirmis... Bravo gömlegi giyerken adamlarini savas düzenine sokmus ve korsanlari yenmis... Daha sonra, gözcü bu kez bir degil, iki korsan gemisini tespit etmis uzaklarda... Kaptan Bravo bu kez de kirmizi gömlegini istemis ve yine korsanlari duman etmis. O aksam, bütün mürettebat güvertede oturmus, o günkü zaferi konusurken, adamlardan biri kaptana sormus: "Kaptanim, niye savastan önce kirmizi gömleginizi istiyorsunuz, cok merak ettik de, bagislayin sormakla bir kusur ediyorsam... " Bravo soruyu cevaplamis: "Sundan istiyorum evladim... Eger saldiri sirasinda yaralanirsam kirmizi gömlek akan kanimi belli etmez, böylelikle

cesaret

Karacıların Komutanı, Havacıların Komutanı ve Denizcilerin Komutanı bir toplantı esnasında hep beraber sohbet ediyorlarken birden muhabbet cesaret konusuna gelir. Karacıların Komutanı yanına bir askerini çağırır. Asker hemen komutanın yanına gelir. Karacı Asker: ''Emret komutanım'' Bunun üzerine Karacıların Komutanı askere yere yatmasını söyler. Daha sonra da bir tanka bu askerin üzerinden geçmesi için emir verir. Bu asker kılını bile kıpırdatmadan yattığı yerde bekler ve malumunuz ezilir. Karacıların Komutanı diğer komutanlara dönerek der ki: ''İşte cesaret budur'' Daha sonra Havacıların Komutanı yanına bir askerini çağırır. Asker hemen komutanın yanına gelir. Havacı Asker: ''Emret komutanım'' Havacı Komutan askere helikoptere binmesini emreder. Havacı Asker helikoptere biner ve havalandıktan daha sonra Havacı Komutan askerine aşağıya paraşütsüz atlamasını emreder. Havacı asker de emre itaat eder ve atlar. Daha sonra asker yere çakılır v

LE MONDE'da cikan Guillaume Perrier imzali Turkiye analizi!

Ucuncu Dunya Savasi, Turkiye'den cikabilir... Turkiye, son ve buyuk bir hesaplasmaya dogru gidiyor. Bu ulke korkuldugu gibi irka ya da dine dayali bir bolunme yasamadi. Daha korkunc ve daha temel bir bolunmeye gidiyor. Cumhuriyet boyunca suren "kulturel bolunme". Bu artik iyice keskinlesti. Simdi bir yanda, ayakkabilarini sokak kapisi onunde cikaran, kadinlari basi ortulu, erkekleri sokaga pijamayla da cikabilen, erkek cocuklari kahveye giden, kiz cocuklari tam bir baski altinda yasayan, turku ile arabesk arasi bir muzikten hoslanan, futbol izleyen, belki de hic kitap okumamis, hic dans etmemis, hic kari koca birlikte yemege gitmemis, hic tiyatro seyretmemis, iyi egitim alamamis, dini inanclari kuvvetli, kalabalik, bir kitle var. Diger yanda ise kiz lisesi-Kolej yelpazesinde egitim gormus, en azindan bir dugun salonunda ya da kolej partisinde dans etmis, sinemaya giden, cok fazla olmasa da kitap okuyan, muzik zevki pop sarkilarla klasik muzik arasinda dolasan, evi nispete

house md

* houseland, * Vicdan. İnsanınların senden istediği şelilde davranman için mantıklı bir sebep olmadığında devreye giren şeyden mi bahsediyorsun? * Teorik olarak işe yarayabilceği gerçeği aptalca olmadığını göstermez. * Başarılar biri batırdığında sona erer, başarısızlıklarsa sonsuza kadar seninle beraberdir. * Sevdiklerine karşı kibar olmak kolaydır. Nefret eetiklerin karşı kibar olmaksa yetenektir. * Soruların cevaplardan daha fazla olduğu bir hikaye sadece kancanın boğazıma daha fazla sokulmasına neden olur. * Yaptığı şeyin bir özrü yok. Ama hasta oldukları için binlerce dolar borcu olan milyonlarca insan varsa, bunlardan en azından biri bağışlanamz bir şey yapacaktır. Özellikle de işe yarıyorsa. * Kendi hayatının başkalarınınkinden kıymetli olduğunu düşünmüyorsan organ bağış formunu imzala ve kendini öldür. * Kalp hızı 50'nin altında. IQ'su da öyle. * Bi zamir karışıklığı. Çocuk doğurma yaşını geçince nüksediyor. * Kaslar ve kıvrımlar. Vaow... Penisimin kafası cok karıştı. *

kadın vs erkek

Erkek silahları buldu, avlanmayı icat etti; Kadın avlanmayı buldu, kürkü icat etti... Erkek renkleri buldu, boyamayı icat etti; Kadın boyamayı buldu, makyajı icat etti... Erkek konuşmayı buldu, sohbeti icat etti; Kadın sohbeti buldu, dedikoduyu icat etti... Erkek tarımı buldu, yemeği icat etti; Kadın yemeği buldu, diyeti icat etti... Erkek dostluğu buldu, aşkı icat etti; Kadın aşkı buldu, evliliği icat etti... Erkek kadını buldu, seksi icat etti; Kadın seksi buldu, baş ağrısını icat etti... Erkek ticareti buldu, parayı icat etti; Kadın parayı buldu, sonrası tam bir felaketti... ****************************

bacak ağrısıyla

* Knorr Analı Kızlı: Knorr kendine gel, ana-bacı karıştırma. * Rabbim; yüreğime yüreğiyle geleni nasip et. * Ne delikanlılık bilekte, ne de kaşarlık etektedir. Delikanlılık yürekte, kaşarlık niyettedir. * Alan Memnu + Veren Memnu = Aşk-ı memnu * ANlamak, underSTAND, verSTEHEN.... * endişeli iyimserlik * looklet * a gain and a gain and a gain * sympvertising, tryvertising * farketing * Imagination is more important than knowledge. Einstein * Far yemiş tavşan * Ne??? Bi de üstüne para mı verices? * Duandan vazgeçtim mezarımdan taş çalma. * Yine bana kaldı aşkı göğsümde uyutmak. Bu defa zor, zor olacak. Seni unutmak... * Şekerleme dişleri, hayat düşleri çürütürmüş. Rumuz: İkisini de fırçalasak? * Acılar karşısında metin ol, belaya düşersen cesur ol, birini seversen mert ol, hakkın yeniliyorsa asi ol, hepsi başına birden gelirse tanriya emanet ol. * Her gün biraz daha yoruyor beni Hasretinle başa çıkamıyorum Her gece bir yerden vuruyor beni Sağ salim sabaha çıkamıyorum CEMAL SAFİ * Beşikta

GİTMEK-CAN YÜCEL

Bugünlerde herkes gitmek istiyor. Küçük bir sahil kasabasına, Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara... Hayatından memnun olan yok. Kiminle konuşsam aynı şey... Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği. Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok. Bir kendisi. Bu yeter zaten. Herşeyi, herkesi götürdün demektir. Keşke kendini bırakıp gidebilse insan. Ama olmuyor. Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor. Yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor. Böyle gidiyoruz işte. Bir yanımız "kalk gidelim", öbür yanımız "otur" diyor. "Otur" diyen kazanıyor. O yan kalabalık zira... İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, Güvende olma duygusu... En kötüsü alışkanlık. Alışkanlığın verdiği rahatlık, Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor. Kalıyoruz... Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz. Evlenmeler... Bir çocuk daha doğurmalar... Borçlara girmeler... İşi büyütmeler... Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor. Misal ben... Kapıdaki Rex

poetika

ISIRIK FAZLAYDI Bak o eski rüya geri dönüyor; Yukarda yıldızlar, mayıs gecesi, Ölümsüz sevgiye yeminler ettik Oturup ıhlamur altında hani. Bağlılık yemini, üstüste yemin, Konuştuk, öpüştük, güldük seninle, Tuttun bileğimden ısırdın beni Verdiğim sözleri tutayım diye. Ey gözleri duru duru güzelim, Ey dişleri ak pak, karlardan beyaz, Yeminler ortama uygundu ama Gücenme ısırık fazlaydı biraz. Heinrich Heine *********** Ben içeri düştüğüm sene, ikincisi başlamamıştı henüz Daşov kampında fırınlar yakılmamış, atom bombası atılmamıştı Hiroşima' ya Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman Sonra kapandı resmen o fasıl, şimdi üçünden bahsediyor amerikan doları Fakat gün ışığı her şeye rağmen, ben içeri düştüğümden beri Ve karanlığın kenarından onlar ağır ellerini kaldırımlara basıp doğruldular yarı yarıya Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya Ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine "Onlar ki; toprakta karınca, su da ba

how I met ur mother

* Ben kolayca sindirilebilen top 40 şarkılarından biri değilim. Ben karmaşığım. Zamanla birkaç kez dinlenmem gerek. Ben Stairway to Heaven'ım. * Ted: Bütün çocuklar büyüyüp avukatı veya doktoru götürmek isterler ama birileri de sekreteri götürmeli. * Bu sorunlarla kim başa çıkabilir? Gelecekteki Ted ve gelecekteki Marshall. Lanet olsun geçmişteki Ted. * relationship academy 1 attraction-çekim 2 bargaining-pazarlık etme 3 submission-teslimiyet 4 perks-ikramiye 5 the tipping point-bardağı taşıran son damla 6 purgatory-araf 7 confrontation yüzleşme 8 fallout küsme 9 coexistrence bir arada yaşabilme * Satışı bir kez yaptıktan sonra satmayı bırak * mortality angle-fanilik düşüncesi * Hey beyler bu filmin içinde seks yok. Aynı evlilik gibi di mi? * Lütfen cep tepfonlarınızı ve kınama duygunuzu kapatınız. * Çocuklar, hayat bazen bizi olmak istemediğimiz şeyler olmamız için zorlar. Ve bu olduğunda, biz genellikle eskiden olduğumuz o küçücük parçaya tutunmaya çalışırız. Belki bir dövme ya

paçanga-çay

* Korkunun ancak sinema endüstrisine faydası var. * Hergelekon * Ege'nin incisi Zeynep Zeytin Yağları - 1 Kadın 1 Erkek * Lieber will noch der Mensch das Nichts wollen, als nicht wollen. F. Nietzsche * uydum akıllı * Güvendiği dağlardaki karlara bakıp ders çıkarmalı. * Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz. * Ne söylediğini, kime söylediğini ve ne zaman söylediğini unutma. * Bir ilişkiyi doruklarda yaşayanlar, artık daha aşağılardaki yaylalarda yaylayamazlar! H.Uluç * House MD: Hayatımı uçmayı arzulayarak heba etmektense kuşlara yakın olarak geçirmeyi tercih ederim. Almost dying changes nothing, dying changes everything. * zeitgeist: ortak zaman ruhu * Akilli insan kendi aklini kullanir. Ama çok akilli insan kendi aklinin üstüne baskalarinin da aklini ekleyerek kullanmasini bilir. Bernard Show * Bektaşi: Akıl başta, utanma yüzde, bilgi gözde olur. Öfke gelince akıl gider, Tamah gelince utanma gider, Haset gelince bilgi gider. * PuCCa: Eğer o ışığı kapamazsan hayatın boyu