Ana içeriğe atla

benim dayım öldü

* Nasreddin Hoca'ya demisler: Hocam 750.000 takipci var.
Demis: Bana ne.
"Ama seni takip ediyolar".
Demis: Sana ne !!!
CY
* I believe that imagination is stronger than knowledge - myth is more potent than history - dreams are more powerful than facts - hope always triumphs over experience - laughter is the cure for grief - love is stronger than death.
Robert Fulghum
* Pinkfreud: Makyajını silmeden yatan kadın ya bunu unutacak kadar çok mutludur, ya da hiç umursamayacak kadar mutsuz. Şaşmaz.
Bi ton para verdiğin elbiseyi indirimde görmenin mutsuzluğu eski sevgiliyi senden çirkin bi kızla gördüğünde yaşanan mutlulukla geçer anca.
* Ferdi Carrefour: RTE "sigara içme, alkolü az tüket, fiat'a volkswagen'e bin" deyu öğütleri sıralamış.. Bir de "taşa oturma" dese iktidarda annem var diyeceğim.
* Sinemgatto: Hiç tweet yazmayip sadece okuyanlara kızmamalı, gazete alıp okuyoruz ama hepimiz kose yazarı diiliz dı mı? Okusunlar...
* Nafer Ermiş: "Seni seviyorum" bütün dillerde farklı söylenir; "seni seviyorum" karşısında susmak, bütün dillerde aynı.
45TL'lik rakının 30TL'si vergiyse, biz paramızı doğrudan bakkala yatıralım, Maliye Bakanlığı arada bize yan masadan bir kadeh içki göndersin.
O değil de, bunlar zam değil güncelleme diyen maliye bakanına, bu da şarap değil üzüm suyu desek yer mi acaba?
* Üç şey hakkında dudağını kıpırdatma: Gittiğin yol, paran ve mezhebin. Mevlana
* Fatih Altaylı: NE ZAMAN ADAM OLURUZ? Namusluyu cezalandıran kuralların, namussuzluğu artırdığını anladığımız zaman.
* When a women says "what?", it's not because she didn't hear you. She's giving you chance to change what you said.
* Incredible Turk
* Yorgan in, pike out.
* Paylasmanin dayanilmaz hafifligi...
* Gelenin gideni aratmasının nedeni, gelenin ağzına sıçması değil bence. Gidenin yarası iyileşmeden, gelenle pansuman yapmaya çalışman.
* Kim dokudu bin çiçekli halıyı
Kim diriltti bin yıl yatan ölüyü
Kırklar meclisine gelen doluyu
Dolduran Muhammed içen Ali'dir
* Tarihi hatırlamayanlar onu tekrar etmeye mahkumdur.
George Santayana
* Oysa varolmak istikrarın değil cereyanın devamıdır. Bu manada huzur bizim bir noktada / mekânda / insanda / kitapta / evde / arabada hazır bulunmaklığımız değil, aramak sürecidir. Bizi var eden şey, aramaktır. O zaman kendimizi evrendeki daimi oluşa gönüllü katabiliriz. Çünkü varlık, zahirdeki yansımaları itibarıyla kaotiktir. Asla tanımlanabilir / tamamlanabilir bir tarafı yoktur. Çünkü hareket halindeki bir şeyin ancak kısa anlar itibarıyla tasvirini yapabiliriz; tam ve bitmiş bir tanımını yapamayız.
Akılcılık ile akılüstülük / akıl dışılık arasında büyük ayırımlar yapmanın anlamı yoktur.Çünkü akıl bir alettir ve biz onu kullanırız. Alet asla hakikati söyleyemez / gösteremez. Etkin akılla edilgen akıl arasında bir tercih söz konusu ise edilgen aklın evrene sızmak ve onu anlamak bakımından üstünlüğü vardır. Çünkü etkin akıl anlamak ve anlamlandırmak için başka aletlere ihtiyaç duyar; göz, kulak gibi. Hatta ikincil aletlere ihtiyaç duyar; kâğıt, kalem, dürbün, klavye veya büyüteç gibi. Oysa edilgen akıl kâinata sızmak ister. Edilgen aklın gıdası bakmaktır, beklemektir ve hâkimiyet kurma tutkusuna kapılmadan akışa katılmak, “temaşa” eylemektir.
* Necessity is not an established fact, but an interpretation.
* Ulan zaten bi gun yasiyoruz o da pazartesine denk geldim.Kelebek
* Bana başka kız mı yok? (15cl)
Bütün kadınların a.q. (30 cl)
Aslında iyi kızdı. (35cl)
Hata bendeydi. (40cl)
Affet beni aşkım, n'olur. (70cl)
* Fırıncı sıcak diye ekmeği eliyle zıplata zıplata getirince !utanmıyor musun 'milletin ekmeğiyle oynamaya?' dedim arkamdan kürekle kovaladı...
* Erkekler, bir kız "üşüdüm" dediğinde: sarılanlar, ceketini verenler ve "ben de" diyen gerizekalılar olmak üzere üçe ayrılır.
* afyon garındaki
afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani,
trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı;
varto depremini düşün, yardım olarak batı'dan
gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni.

adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti,
karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni,
kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın;
tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?..

eşiklere oturmuş bir dolu insan
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Cemal Süreya
* Asker öldürerek de, gerilla öldürerek de, hamile kadın öldürerek de, sonuçta hep aynı kan havuzunu büyüttüğümüze inanıyorum.
* Bana doğduğu günden bugüne kadar hep dürüst kalmayı başardığını iddia eden birini gösterin. Benim yalancı birini bulmam daha kolay olur, emin olabilirsiniz.
* Tutkularımıza ve eylemlerimizin sonuçlarına sahip çıkmak gayet normal bir durum. Mühim olan bu sonuçlara bağlanmak konusunda ihtiyatlı olmayı bilmek, karşılaştığımız sonuçlar ne olursa olsun mutlu olmayı başarabilmek. Nehir kenarında yürüyüş yapan bir Zen ustasıyla öğrencisi hakkında anlatılan hikaye bu durum için güzel bir örnek: Kahramanlarımız nehir kenarında bir hayat kadınıyla karşılaşırlar. Kadın nehrin öbür tarafına geçmek için yardım ister ve Zen ustası kadını sırtında taşıyarak isteğini yerine getirir. Ustayla öğrencisi kadının yanından ayrıldıktan birkaç saat sonra öğrencisi dayanamayıp ustasına sorar: “Usta, nasıl oldu da bir hayat kadınına dokunabildin, bu bizim inancımıza aykırı”. Ustasının cevabı ise şu olur: “Ben onu nehir kıyısında bıraktım. Sen peki neden hâlâ onu taşımaya devam ediyorsun?”
* Öldükten sonra bize sorulacak 4 soru:
Vaktini neyle gecirdin?
Parani nereden edindin?
Gencligini nasil harcadin?
Sana verdigim bilgiyi ne yaptin?
* Mistry vs history
* Ölünüzü dirinizi, hergün birinizi, birgün hepinizi...
* Soruyorum Erdoğan'a;
Şimdi MUSTAFA KEMAL otursaydı o koltukta, ne yapardı?
Pardon yaa... O olsaydı oturmazdı. Çoktaan ordusunun başında yola çıkmıştı!
Soruyorum Kılıçdaroğlu'na Bahçeli'ye ve ulemasına;
MUSTAFA KEMAL ordusunun başında yola çıktığında iktidar mıydı ?
* Ne deyim ki? İktidar muhalefetsiz, muhalefet iktidarsız!!!
* Gece derin bir uykuya daldım ve yeni bir sabaha uyandım.
Sen ise vatan derdindeymişsin şehidim, can vermişsin; çok utandım.
* Tamam kabul; küçükken mıknatıs yutmuş olabilirim. Peki ama bütün salaklar da demir mi yuttu?
* Melankoli, ne olursa olsun cazibesi olan bir üzüntü, arzu edilir bir tını olarak yerleşir benliğe. Çünkü melankoli öyle bir bağımlılıktır ki mutluluğun tek yolu mutsuzluk ile gerçekleşebilmektedir.
Hüzünlü bir şarkıda, filmde, hikayede hiçbir kötü yaşanmışlığı olmamasına rağmen acı çekmek… Hiçbir sebep yokken üzülmek… Yalnız kalmak istemek ve bu yalnızlıktan da acı duymak… Durduk yerde iç çekip hayallere dalmaktır melankoli. Melankolik mizaçlı kişiler bu durumun çaresizlikten geldiğini söylese de aslında dikkat çekmek, tüm ilgileri üstüne toplamak için bilinçdışı süreçlerle gelişen bir alarm durumudur. Kişi ilginin kendisi dışındaki şeylere odaklandığını gördüğünde kendisini göstermek için melankolinin arkasına saklanır. Melankoli; yalnız, mutsuz, dünya başına yıkılmış, umutsuz, acıyı iliklerine kadar hisseden insanın durumudur. Bu insanlar toplumdan uzaklaşmak ve yalnız kalmak isterler, yakın ilişkilerden kaçınırlar fakat bundan da mutsuzdurlar. Yalnız oldukları içinde acı çekerler. Yaşam boş ve anlamsızdır ve en önemlisi kendilerini değersiz bulurlar. Sürekli yorgun, çaresiz, istemsiz olarak yaşarlar ve niye böyle olduklarını sorgularken tekrar çökkünlüğe düşerler. Melankolide sevilen bir nesnenin kaybına karşı bir tepki olduğu açıkça görülür. Kaybedilmiş bir nesne vardır ve nesne muhtemelen gerçekte ölmemiştir. Fakat sevilen bir nesne olarak yitirilmiştir. Bir kayıp yaşandığı fark edilir ancak neyin kaybedildiği anlaşılmaz. Kişi melankoliye neden olan kaybın farkında olsa ve kimi kaybettiğini bilse bile kendi içinde neyi kaybettiğini anlayamaz. Bu durum melankolinin, sevilen bir nesnenin bilinçdışı kaybı ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Örneğin; anne-baba ilgisinin kaybı, tek değerli çocuk olmanın kaybı… Melankoli de bu bilinmeyen kayıplar egoyu sarsar ve benlik saygısında alışılmadık bir düşüş ve egoda büyük ölçüde bir zayıflama gibi belirtiler sergiler. Melankoli ve yas benzer özellikler taşımaktadır. Fakat yas; gerçek bir kayıptır. Yas durumunda dünya, melankolide ise ego değersiz ve boş hale gelmiştir. Kişi, kendi egosunu değersiz, beceriksiz-başarısız olarak sunar, kendini kınar, kötüler, kovulmayı ve cezalandırılmayı bekler. Kendi kendini alçaltır, ve yakınları ile bunları sık sık paylaşır. Kendisinde herhangi bir değişikliğin olduğunu görmese de eleştirilerini geçmişine de yöneltir ve hiçbir zaman iyi olmadığını ilan eder bu aşağılık sanrıları ile ortaya çıkan tablo uykusuzluk, beslenmeyi reddetme ve her canlıyı hayata bağlayan yaşam içgüdüsünü yok etme ile tamamlanır. 19. yüzyıla bakıldığında tam bir bunalım, huzursuzluk ve çöküntü çağı görülmektedir. Geleceğe karşı, korku ve umutsuzluk hakim olmuş ve çağın insanı karmaşa içinde kendini aramaktadır. Böyle bir ortamda melankoliklerin olması kaçınılmaz bir durumdur. Çaykovski'nin melankolisinde yalnızlık yüzünden umutsuzluğa gömülmüş bir kişiliğin içten gelen haykırışları vardır. Freudçu analizde melankoli, kişinin kayıp nesneyle kurduğu ve daha sonra kendi egosuna yönlendirdiği sevgi-nefret ilişkisi ile belirlenir. Bu ilişki kararsızlık çatışmasıyla karmaşık bir hal alır. Yani melankolinin tarihsel ve kuramsal gelişimine bakıldığında; melankolik mizaca sahip olmalarının sebebi toplumsal etkiler veya çocukluk dönemi sancıları olabilir. ’Görünmez adam’ rolü ile çocukluk geçirmiş birey artık görünmek ister. Örneğin beklenmedik bir kardeş, çocuğa rakip olduğunda, çocuk kendisini göstermek için her türlü yolu dener ve başarılı olamazsa hayatı boyunca denemeye devam eder. Melankoli de bu deneme süreçlerinden biri olup insanın mizacına yapışıp kalmıştır. Melankoli, ne olursa olsun cazibesi olan bir üzüntü, arzu edilir bir tını olarak yerleşir benliğe. Çünkü melankoli öyle bir bağımlılıktır ki mutluluğun tek yolu mutsuzluk ile gerçekleşebilmektedir.
* Eyyy Türk gençliği birinci vazifen dizileri yakından takip edip fatmagülün suçunu bulmaktır. Vatanın içinde bulunduğu kaos ve parçalanma riskini asla düşünmeyeceksin. Hatta hergün şehit düşen askerini hiç düsünmeyeceksin. Bu memleketin askeri var polisi var diyip "bana ne" diyeceksin. Muhtaç olduğun diziler feto'nun tv kanallarında mevcuttur! İyi seyirler...
* Only Child: little adult by age seven, very thorough, deliberate, high achiever, self-motivated, fearful, cautious, voracious reader, black-and-white thinker, talks in extremes, can’t bear to fail, has very high expectations for self, more comfortable with people who are older or younger.
* Ohne fleiss kein preis!
* 'Sen arkadaşlarınla eğlen aşkım, ben evdeyim' diyen sevgilinin samimiyetine inanacağına, seneye AB'ye gireceğimize inan, daha az üzülürsün.
* Birgün gazetesi hergün gazetecilik yapanlara ders olsun.
* Bilim adamı olsam ömrümü "kombili evde duş alırken, mutfakta musluk açıldı diye suyun aniden soğuk akması" problemini çözmeye adardım.
* Gani Müjde: Kaddafi'yi günahım kadar sevmem ama linç kültüründen demokrasi çıkmaz. Arap baharının yaza dönmesi çok zor...
* Emniyet seridini yoldan ayiran cizgi ayni zamanda insani hayvandan ayiran cizgidir.
* İlk takipçi yalnız bir çılgını, lidere dönüştüren kişidir. Derek Sivers
* Tanyer Sonmezer: Today mktng is all about conversation. If you are not IN , you are not OUT. Simply DEAD.
Gökte yıldız sayılmaz Çiğ yumurta soyulmaz Sevdiği işi yapanın Hiç kolları yorulmaz...
* Off-the Record zirveden On-the Record izlenimler.
* Deniz Fenerinde Z.Akman dahil 6 kişi serbest. Sınır ötesi operasyonu bilmem ama "Sinir Ötesi Operasyon" başarıyla tamamlandı.
* Zoru görünce kaçana tembel denir.
* Bir liderin çöküşü, etrafında ona hayır diyebilen kimse kalmayınca başlar.
* Herkes öfkelenir. Bu çok kolay. Ama doğru şeye, doğru miktarda, doğru zamanda, doğru amaçla ve doğru biçimde öfkelenmek zordur. Aristoteles
* Dehanın yüzde biri ilham, doksan dokuzu alınteridir. Edison
* Karşılıklı öldürerek bir yere varılsaydı, şimdiye ya sivrisineğin ya da insanın soyu tükenmiş olurdu.
* Kaptan olmanın en kötü tarafı gemiyi en son terk etmek değil, olan biten her şeyi sonuna kadar izlemek zorunda kalmaktır.
* Sahip olduğumuz şeyler hakkında nadiren düşünürüz, ama sahip olmadığımız şeyler hakkında her zaman. Schopenhauer
* Sürekli bağıran biri ancak sustuğunda dikkatimizi çeker, sürekli susan biri bir gün bir şey fısıldayacak olsa hemen ona kulak kabartırız.
* Due to the fact that light travels faster than sound, some people may look brilliant until you hear them talk.
* Kaynağa ulaşmak istiyorsan, akıntıya karşı yüzmek zorundasın. Polonya
* 'Terör' bitirilecek diye beklerken, 'terör haberleri' bitiriliyor!
* Biz kendimizi yapabileceklerimizle değerlendiririz. Başkaları ise yaptıklarımızla... H.W.Longfellow
* Barışa giden yol yoktur, çünkü barış yolun kendisidir. Gandhi
* Hepimiz aynı gökyüzünün altında yaşıyoruz, ama aynı ufka bakmıyoruz. Konrad Adenauer
* Problemler hiçbir zaman onları ortaya çıkaran düşünce tarzıyla çözülemezler. Albert Einstein
* Galeyan var dediler, geldik...
* Mazeretin inandiricigi olmazsa bahane kabul edilir, bahane de yeterince buyuk olmali ki gercek gizlenebilsin.
* Hitler'e rağmen Almanya'nın geldiği yer ortadayken ölümünden 50 yıl sonra patlayan terörü sözde Atatürk faşizmine bağlayan kafalar var hâlâ.
* Havaların soğumasıyla beraber ateşli iç çamaşırlarının yerini; "paçalı donlar ve yün içlikler" aldı. Tehlikenin farkında mısınız?
* Every girl is a stripper if you give her enough vodka.
* Apple Steve Jobs 2 üretmeye hazırlanıyor, yeni versiyon beyaz kazaklı ve kıvırcık saçlı...
* Türkiye'de iki tane feneri kirlettiler: BİRİ DENİZ FENERİ DİĞERİ FENERBAHÇE.
* 2011 yılına geldik hala şarjımız bitiyor. Ahanda bi
* Yapılan sigara zammını fırsata çevirmek isteyen Bim'den müthiş bir ürün daha: Le'tütün


****

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ekinler dize kadar

1. Ekinler dize kadar, fener gel bize kadar Sana bir şey göstersem, kasıktan dize kadar Al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın... 2. Çıktım taşın üstüne, açtım bacaklarımı Altımdan geçen fener, yesin ta.aklarımı Al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın... 3. Portakal soyulur mu, tadına doyulur mu Fener sana bi koysam, fizandan duyulur mu Al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın.. 4. Mektup mektup içinde, mektup zarfın içinde Dur oynaşma fenerbahçe, azcık kalsın içinde Al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın... 5. Fenermiş onun adı, severmiş büyük malı Ne yapsın yavru serçe alışmış koca .ike Al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın... 6. Gittik biz kadiköye, koyduk fenerbahçeye Bakirelik gidince, düştü genel evlere Al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın... 7. Fener demek g.t demek, herkese veren demek Bizim başımız kel mi, bize de vermen gerek Al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın... 8. Fenerim kapı gibi, aspirin hapı gibi Akşamda

Kırık Kalpler Bankası

İhvanımız sormuş bize Demiş kimdir muradınız Biz gizleriz, açık olmaz Kendin açar, muradımız Sözü nefesten uçuran Aslanı kafesten kaçıran Kalbi, tertemiz getiren Odur bizim muradımız Hırsız iken çalmam desin Âlim iken bilmem desin Aşık olsun, sevmem desin Budur bizim muradımız