Bir Müz ile Trakya kralının oğlu olan Orpheus eski çağların en üstün müzisyenidir. Yeni evlenmiş olduğu güzel nymphe Eurydike'ye delice aşıktır. Ne yazık ki günün birinde bir yılan Eurydike'i topuğundan sokar; ayrılık bu olayla gelir. Orpheus acılar içinde alır başını dolanır durur dünyayı.
Bir gün ölüler ülkesinin girişine varır, Arkheon'a kadar iner, hiçbir canlı bu nehri geçemez. Neyse ki, onun şarkıları Ruhlar Ülkesi'nin bütün halkını hayretler içinde bırakır; son derece etkilenen Kharon (Kayıkçı da derler) onu kayığına alır. Üç başlı Kerberos ve tüm cehennem canavarları dahil her şey durur, hatta cehennemliklere yapılan işkenceye de bir an ara verilir.
Orpheus ruhlar ülkesinin egemenleri aynı zamanda aşıkları Persophone ve Hades'e ulaşır; yakarır onlara: 'Aşkın tutsağıyım, mutsuzluğuma dayanamıyorum. Ama sizleri de, işte aşk birleştirmiş bulunuyor.' Tanrılar Orpheus'un yakarışını kabul ederler; Eurydike'i gün ışığına çıkaracaklardır. Şu şartla: Her ikisi de Ölüler Ülkesinden çıkmadan Orpheus dönüp geriye bakmayacak.
Ama ışık görünür görünmez sabırsız Orpheus geriye bakar. O anda Eurydike'in görüntüsü kayboluverir; ağzından nefes halinde 'zalim kader!' sözleri dökülür ve sesi sönüverir.
Orpheus'un artık hiçbir umudu kalmamıştır. Yedi ay boyunca karlı dağları mesken tutar; oturup ağlar. Bu dağ başında, uzun zamandır onun gücünü kıskanan Bakkhalar bir gece Orpheus'u parçalar. Başı bir ırmağa doğru yuvarlanırken hala şöyle yakarır: 'Ah Eurydikem! Ah Eurydike!...' Hem denizler hem karalar ses verir: 'Ah Eurydike!'
Ancak Ölüler Ülkesinde buluşurlar...
:(
Ancak Ölüler Ülkesinde buluşurlar...
:(
Yorumlar