* Kaanozler:
Boğazda dolaşan bir vapur olsam, çalışsam Bebek-Hisar aras, balıkçılara baksa yüzüm, köpüklense arkamdan yılların umarsızlığı. Bir vapur olsan... Gideceği yer sorulmayan. Boğazda bir balık ben olsam, tutsam kovadan sıçrayıp vapura binsem, sen vapur olsan yine de sevmezsin beni.
Yine kalktım. Yarım yumalak uykularımda delik deşik tutarsız ruyalar biriktirdim. Anın beklenen büyüsü değince sime, örtüldü yarım yumalakların üstüne. Rüzgar kutupyıldızından kopup dokununca birikmişlere, çıktı su yüzüne aşık olduğum kelime. Uyuya kaldım, seni sevdigimi yeniden fısıldayarak içime.
Işıklar soner, yıldızlar unutur ben. Yalnızlığım ölesiye kanar. Benden başkasını görmez olur gözün, bu kalp birgun seveceğini sanar. Etrafında binlerce gereksiz, seni sen yapmaktan korkar sebepsiz, hep bir sonranı baltalar nedensiz, sen diye sayıklarken nefessiz. Birgun habersiz cıkıp gidersem, beni ozlemeyeceğini bilirsem, yalnızlığım sana emanet, ciceklerimiz solmasın, artık kaybetmek olmasın, anılardan baharlardan tüket.
Perşembe günü gibi bekliyor beni mutluluğum, perşembe kadar yakın, sensizliğim kadar uzak. dönerek ve soğuyarak dünyaya benziyor ruhum. Bugün perşembe. Sana anlamsızlığımı, umutsuzluğumu gömüyorum bugün. Hicbir zaman yetisemeyeceğim bir tren gibi kosuyorum ardından. Senelerce ayakkabılarım parcalanana kadar, sonunu bilen pervane gibi ateşe koşuyorum. Ben belki sadece yangınım gözlerine ilk baktığımda başlayan ve ölüme yaklaştıkça sabırsızlanan kıvılcımların unuttuğuyum.
Asmanın altında mı bugum, olmeyecek mi aşk, gelerek bedenime, felç mi bu? Sıkılarak üşüyorum sabaha karşı, karanlık pencerelere koşuyorum, sensizliğe yaklaştıkça susarak boğuluyor sonum. Hep karanlık olsun gecem, tek bir yıldız, tek bir neden, güneş tutulması gibi inanılması güç bir şekilde gerçekleşen, uykumda yürüdüğüm yağmur ormanları gibi derinden, inanarak çıkıp içinden içime dokunarak olacaksa olsun. Beni sevmeye kanatlarımdan başla, ben bir kelebeğim, yarın öleceğim, kanatlarım emanettir, çırılçıplak gömüleceğim.
Karanlık mı yüzüm tanımaz mısın beni, penceremde fesleğenim olduğunu, volta atanlar arasında seni düşündüğümü, çıkar çıkmaz bıçaklandığımı, sabahlara kan kusarak uyandığımı, gülümseyerek yine de senin tek gözlü kedini anımsadığımı bilmezsin. Söylemiyorum da. Bilme sen, bi de seni sevdiğimi bilmesen diye düşünüyorum bazen, ne yaparsan yap değiştiremeyeceğini, her sabah hiçbir şey olmamış gibi uyandığımı, bütün gün senden telefon beklediğimi bilsen. Yine de böyle uzaklaşır mıydın benden?
**********************************************************************************
Boğazda dolaşan bir vapur olsam, çalışsam Bebek-Hisar aras, balıkçılara baksa yüzüm, köpüklense arkamdan yılların umarsızlığı. Bir vapur olsan... Gideceği yer sorulmayan. Boğazda bir balık ben olsam, tutsam kovadan sıçrayıp vapura binsem, sen vapur olsan yine de sevmezsin beni.
Yine kalktım. Yarım yumalak uykularımda delik deşik tutarsız ruyalar biriktirdim. Anın beklenen büyüsü değince sime, örtüldü yarım yumalakların üstüne. Rüzgar kutupyıldızından kopup dokununca birikmişlere, çıktı su yüzüne aşık olduğum kelime. Uyuya kaldım, seni sevdigimi yeniden fısıldayarak içime.
Işıklar soner, yıldızlar unutur ben. Yalnızlığım ölesiye kanar. Benden başkasını görmez olur gözün, bu kalp birgun seveceğini sanar. Etrafında binlerce gereksiz, seni sen yapmaktan korkar sebepsiz, hep bir sonranı baltalar nedensiz, sen diye sayıklarken nefessiz. Birgun habersiz cıkıp gidersem, beni ozlemeyeceğini bilirsem, yalnızlığım sana emanet, ciceklerimiz solmasın, artık kaybetmek olmasın, anılardan baharlardan tüket.
Perşembe günü gibi bekliyor beni mutluluğum, perşembe kadar yakın, sensizliğim kadar uzak. dönerek ve soğuyarak dünyaya benziyor ruhum. Bugün perşembe. Sana anlamsızlığımı, umutsuzluğumu gömüyorum bugün. Hicbir zaman yetisemeyeceğim bir tren gibi kosuyorum ardından. Senelerce ayakkabılarım parcalanana kadar, sonunu bilen pervane gibi ateşe koşuyorum. Ben belki sadece yangınım gözlerine ilk baktığımda başlayan ve ölüme yaklaştıkça sabırsızlanan kıvılcımların unuttuğuyum.
Asmanın altında mı bugum, olmeyecek mi aşk, gelerek bedenime, felç mi bu? Sıkılarak üşüyorum sabaha karşı, karanlık pencerelere koşuyorum, sensizliğe yaklaştıkça susarak boğuluyor sonum. Hep karanlık olsun gecem, tek bir yıldız, tek bir neden, güneş tutulması gibi inanılması güç bir şekilde gerçekleşen, uykumda yürüdüğüm yağmur ormanları gibi derinden, inanarak çıkıp içinden içime dokunarak olacaksa olsun. Beni sevmeye kanatlarımdan başla, ben bir kelebeğim, yarın öleceğim, kanatlarım emanettir, çırılçıplak gömüleceğim.
Karanlık mı yüzüm tanımaz mısın beni, penceremde fesleğenim olduğunu, volta atanlar arasında seni düşündüğümü, çıkar çıkmaz bıçaklandığımı, sabahlara kan kusarak uyandığımı, gülümseyerek yine de senin tek gözlü kedini anımsadığımı bilmezsin. Söylemiyorum da. Bilme sen, bi de seni sevdiğimi bilmesen diye düşünüyorum bazen, ne yaparsan yap değiştiremeyeceğini, her sabah hiçbir şey olmamış gibi uyandığımı, bütün gün senden telefon beklediğimi bilsen. Yine de böyle uzaklaşır mıydın benden?
**********************************************************************************
Yorumlar